Pek çok ülkeye örnek teşkil edecek kadar geniş ölçekli bir eğitim sistemine sahip olan Türkiye'nin fırsat eşitliğini güçlendirmek ve eğitimde kitleselleşme evresini tamamlamasıyla ilgili deneyimlerini katılımcılarla paylaşan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer; eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek, öğretmenlerin mesleki gelişiminin ve mesleki eğitimin desteklenmesi olarak belirlenen üç öncelikli alanda atılan adımları OECD yetkilileri ile paylaştı.
Son 20 yılda okul öncesinden yükseköğretime eğitimin tüm kademelerinde beşeri sermayenin niteliğinin artırılması ve kitleselleşme evresinin tamamlanması için çok önemli yatırımların yapıldığını söyleyen Özer, 350 bin olan derslik sayısının bu dönemde yaklaşık 1 milyona, öğretmen sayısının ise 500 binden 1,2 milyona ulaştığını aktararak 5 yaştaki okullaşma oranlarının yüzde 10 seviyelerinden yüzde 90'lara çıktığının altını çizdi.
20 yıllık dönemin aynı zamanda eğitimin önündeki tüm antidemokratik uygulamaların ve başörtüsü yasağı, katsayı uygulaması gibi eğitime erişimi kısıtlayan çok sayıda mekanizmanın ortadan kaldırıldığı bir dönem olduğuna değinen Özer, çoğu gelişmiş ülkenin öğrenci sayısı stabilken ya da düşüş eğilimindeyken Türkiye'de öğrenci sayısı artmasına karşın kalitenin de sürekli arttığını, PISA ve TIMSS gibi uluslararası başarı araştırmalarında yükselen puanların bunun göstergesi olduğunu vurguladı.
Arka planda eğitimde fırsat eşitliğiyle ilgili çok önemli başarılara imza atıldığını ve Türkiye'nin bu deneyimlerinin sadece Türkiye'de kalmaması gerektiğini düşündüğünü ifade eden Bakan Özer, "Bu yaşanılan süreçlerin bir başarı hikâyesi olarak diğer ülkelere de aktarılması, bu potansiyelde olan ülkelerle de paylaşılmasının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Biz Millî Eğitim Bakanlığı olarak son 1 yıl içinde gelinen yeri çok daha üst seviyelere taşımak için üç ana noktaya eğildik. Aslında bunların her biri ayrı değil. Aslında her biri iç içe geçmiş, birbirini tamamlayan bir yapıya sahip." ifadelerini kullandı.
"Tüm çocukların kaliteli eğitime erişimi için adımlar atıldı"
Birinci ve en önemli konunun eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi olduğuna işaret eden Özer, tüm çocukların kaliteli eğitime erişebilir olmasının sağlanması için adımlar atıldığını söyledi. Çocukların akademik ve bilişsel olmayan becerilerinin güçlendiği kademe olan okul öncesi eğitim alanına ağırlık verdiklerini kaydeden Bakan Özer, göreve geldiği zaman tüm Türkiye'de bağımsız anaokulu sayısının 2 bin 782, okullaşma oranlarının üç yaşta yüzde 14, dört yaşta yüzde 35 ve beş yaşta yüzde 78 olduğunu söyledi. İlkokul, ortaokul, lise ve yükseköğretimde elde edilen kazanımları okul öncesi ile tamamlamak için yola çıktıklarını anlatan Özer, "Mevcut 2 bin 782 anaokulu varken buna ilave olarak bir yıl içinde 3 bin yeni anaokulu açmayı hedef olarak koyduk ve bütçemizi buna göre ayarladık. Gelinen noktada 10 ay gibi kısa sürede 1.700 anaokulunu hizmete açmanın mutluluğunu taşıyoruz. 2022 yılının sonuna kadar 3 bin değil, yaklaşık 4 bin yeni anaokulunu, inşallah, hizmete açmış olacağız. Böylece yüzde 78 olan 5 yaştaki okullaşma oranlarını yüzde 93'e çıkarabildik. Hedefimiz, iki üç ay sonra yüzde 100'e çıkarabilmenin fiziki altyapısını tamamlayabilmek."
Proje 2022 yılı sonunda tamamlandığında eğitim sistemi ile ilgili çok önemli bir yatırımı hayata geçirmiş olacaklarını söyleyen Bakan Özer, çoğu eğitim sisteminin problemi olan okullar arası başarı farkının azaltılmasına yönelik en kalıcı yatırımı yapmış olacaklarını kaydetti.
"Son 30-40 yılın öğretmen başına düşen maksimum ders saati seviyesine ulaşabildik"
İkinci kritik konunun eğitim sisteminin ana unsuru olan öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimlerinin güçlendirilmesi olduğunun altını çizen Özer, öğretmenlerin isteklerine uygun programlar oluşturmak için okul temelli mesleki gelişim eğitimlerinin düzenlediğini söyledi. Bu bağlamdaki bütçeyi bir önceki yıla göre 35 kat artırdıklarını aktaran Bakan Mahmut Özer, bu sayede öğretmenlerin taleplerinin karşılandığını ifade etti. Eğitim konusunda zaman ve mekân sınırlılıklarını ortadan kaldıran Öğretmen Bilişim Ağı (ÖBA) adlı dijital platformun da sağladığı kapasite ile bir yıl içinde çok önemli mesafe alındığını vurgulayarak şu verileri paylaştı: "2020 yılında Türkiye'de öğretmen başına düşen eğitim saati ortalama 44 iken, 2021 yılında bu 94 saate çıktı. 2022 yılında 9 aylık süre içinde 192 saate çıktı. Son otuz kırk yılın öğretmen başına düşen maksimum ders saati seviyesine ulaşabildik. Nitelik olarak da gerçekten çok çeşitlendirilmiş içerik ve zenginleştirilmiş eğitimlerle öğretmenlerimizi desteklemeye devam ettik."
Bu adımlar sonucunda öğretmenlerin zorunluluğu aşarak kendilerine sunulan hizmet içi eğitimleri zevkle aldıklarını gördüklerini belirten Özer, 14 Şubat 2022'de yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlik mesleğinin aday öğretmenlik, öğretmenlik, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik olarak kariyer sistemi şeklinde tanımlandığını ifade etti. Kasım ayında yapılacak değerlendirme sonucunda eğitim sisteminde yeni uzman öğretmenler ve başöğretmenlerle ilerlemeye devam edeceklerini dile getiren Özer, öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora yapma oranlarını yükseltmek için ellerinden gelen çabayı sarf edeceklerini ve bunun sonucunda da özlük haklarında iyileştirmeler yapılacağını kaydetti.
"Sektör temsilcilerini mesleki eğitim süreçlerinin tamamına dâhil ettik"
Bir diğer önemli konunun da mesleki eğitim olduğunu ifade eden bakan Özer, katsayı uygulamasının akademik olarak başarılı öğrencileri mesleki eğitimden uzaklaştırdığını, bunun iş gücü piyasasının istediği elemanı temin etme noktasında güçlüklere yol açtığını belirterek okullar arası başarı farkının çok daha travmatik bir şekilde eğitim sisteminde görülmesine yol açtığını söyledi.
Özer konuşmasında mesleki eğitim alanındaki değişimi şöyle özetledi: "Mesleki eğitim bizde iki kanaldan veriliyor. Bir meslek lisesi, bir de meslek eğitim merkezi. Mesleki eğitim merkezi, Almanya'daki dual mesleki eğitimin Türkiye'deki karşılığı. Haftada bir gün okula dört günde işletmeye gidilen ve tüm öğrencilerin asgari ücretin üçte biri kadar ücret aldığı, istihdam oranının çok yüksek olduğu bir eğitim türü. Biz meslek liselerinde mevcut yapıyı iyileştirmek için sektör temsilcilerini eğitim süreçlerinin tamamına dâhil ettik. Sektör temsilcilerini süreçlerinin içerisine kattığımız zaman mesleki eğitimin kalitesini inanılmaz derecede arttığını ve akademik olarak başarılı öğrencilerin de mesleki liselerine yoğun bir talepte bulunduğunu gördük." Bir başka kritik hamle olarak 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nda yapılan değişiklikle yapının, hem işveren hem de öğrenciler açısından cazip hâle getirildiğini kaydeden Özer, yasa değişikliği öncesi 159 bin olan çırak, kalfa sayısının 10 ay geçmeden 800 bin 59'a ulaştığını söyledi.
Ne eğitimde ne istihdamda olan genç oranının iş gücü piyasasıyla eğitimin geçişkenliği performansını göstermesi açısından önemli bir gösterge olduğuna dikkati çeken Bakan Özer, mesleki eğitim alanındaki bu hamle ile Türkiye'de geçişkenliğin kuvvetleneceğini aktardı.
Bunların haricinde okullar arası imkân farklarını azaltmak için yapılan projelere de değinen Özer, ihtiyacı fazla olan okullara daha çok bütçe gönderildiğini ve eğitim öğretim yılı başlangıcında okullara aktarılan kaynağın yaklaşık 4 milyar lira olduğunu da vurgulayarak iki ay içerisinde tüm okullara kütüphane yapıldığını, Temel Eğitimde 10.000 Okul projesiyle dezavantajlı okullara pozitif destekler sağlandığını kaydetti.
Özer, "Son bir yıldaki performansa baktığınız zaman gerçekten kısa sürede çok önemli mesafeler alındığını ve bundan sonra da çok Türkiye'den eğitimle ilgili çok güzel başarı hikâyelerini ortaya çıkaracağına inanıyorum. 7-8 Aralık'ta Paris'te düzenlenecek Eğitim Bakanları Zirvesi'nde bunların detaylandırılarak anlatılmasının da ciddi bir fırsat olduğuna inanıyorum." dedi.
Schleicher: OECD ülkeleri arasında 3 alanda aynı anda katma değer getirebilen ülke sayısı yok denecek kadar azdır
Bakan Özer'in konuşmasının ardından değerlendirmelerde bulunan OECD Eğitim ve Beceriler Direktörü Andreas Schleicher Türkiye'yi her zaman önemli bir emsal olarak gördüklerini belirterek "Eğitime erişimden tutun da hakkaniyet ve eğitimin niteliğine kadar gerçekten çok başarılar elde ettiniz. Birçok farklı alanda ve OECD ülkeleri arasında bu saydığınız 3 alanda aynı anda katma değer getirebilen ve ilerleme kaydedebilen ülke sayısı yok denecek kadar azdır diye düşünüyorum." dedi.
"Sizin örneklerinizden öğrenecek çok şeyimiz var"
Türkiye'nin eğitim bütçesine de atıfta bulunan Schleicher, Bakan Özer'in 7-8 Aralık'ta yapılacak toplantıda diğer ülkelerin eğitim bakanları ile yapacağı paylaşımlara yönelik merak ettiklerini şöyle aktardı: "Sayın Bakan, mesela 'Maliye Bakanınızı bu söylediğiniz başarılara imza atarken nasıl ikna ettiniz? Bu başarılara imza atarken karşılaştığınız zorluklar oldu mu ve bunların üstesinden nasıl geldiniz?' gibi konulara değinirseniz diğer Eğitim Bakanları için çok büyük fayda sağlayacaksınızdır. Dört gözle bekliyoruz. Toplantıya sizin çok büyük bir katma değer getireceğinize inanıyoruz. Özellikle sizin önem atfettiğiniz alanların altını çizebilirseniz. İş gücü piyasasıyla eğitim alanı arasındaki bağlantıya atıfta bulundunuz. Eşitsizliklerin giderilmesinden bahsettiniz. Öğrenebilecek çok çok şey var sizin örneklerinizden. Hayatın ilk yıllarının önemine atıfta bulundunuz. Buna tabi ki katılıyoruz. Yani saydıkça da sayasım geliyor aslında. Dolayısıyla şimdiye kadar söylediğiniz her şeye katılıyoruz. Çok önemli alanlar bunlar."
"Türkiye salgın sürecinde dijitalleşme ile ilgili adımları en hızlı atan ülkelerden biri oldu"
Kendileri için en önemli konulardan birinin de Türkiye'nin Kovid-19 salgını dönemi deneyimleri olduğunu belirten Schleicher, "OECD için şaşırtıcı olan alanlardan biriydi. Küresel Kovid-19 pandemisiyle beraber dünya çapında eğitimde dijitalleşmeye giden adımları en hızlı atan ülkelerden bir tanesi oldunuz. Teknolojiden o kadar hızlı bir şekilde faydalanmayı mümkün kıldınız ki orada çok fazla insan eğitimine ara vermeden ya da en azından çok büyük kayıp yaşamadan devam edebildi. Bu kadar hızlı bir aksiyonun alınabilmesi bizim için gerçekten mutlu örneklerden bir tanesi. Siz tüm bu konuştuğumuz başarı hikâyelerinden sizi ileriye taşıyan örnekleri anlatabilirseniz hepimiz fayda sağlayacağızdır diye düşünüyorum." diye konuştu.
Parata: Türkiye'nin toplantıda yapacağı paylaşımları dört gözle bekleyeceğim
Bakan Özer'e arkasında çok daha büyük çalışmalar olan karmaşık bir yapıyı kısa sürede, net bir şekilde özetlediği için teşekkür eden EDPC Bakanlar Toplantısı moderatörü ve Yeni Zelanda'nın eski Eğitim Bakanı Hekia Parata da tüm bakanları dinlemek istediğini ancak Türkiye'nin eğitim bakanları düzeyindeki paylaşımını dört gözle bekleyeceğini söyledi.
Tüm farklılıklara rağmen benzer hikâyelerin sayısı arttıkça başarı motivasyonunun artacağını belirten Bakan Özer de katılımcılardan öğrenecekleri çok şey olacağına inandığını söyledi. Özer, dünyanın ortak enstrümanı eğitim alanında uluslararası paylaşımlar arttıkça dünya barışı alanında da çok önemli bir mesafe alınabileceğini düşündüğünü paylaştı.
Toplantıya katılan OECD Nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi Kerem Alkin de eğitimle ilgili zirvenin dünyada sürdürülebilir kalkınma için önemli hususların vurgulanacağı önemli bir toplantı olacağına işaret etti.
Toplantıya OECD Nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği Müsteşarı Şule Gürel, Bakan Yardımcıları Petek Aşkar ve Sadri Şensoy ile Avrupa Birliği ve Dış ilişkiler Genel Müdürü Hasan Ünsal da katıldı.