Millî Eğitim Bakanlığının düzenlediği okul yöneticileri seminerleri kapsamında yapılan Tarih, Kültür ve Medeniyet Bilinci Semineri, İstanbul'da başladı.
Fen lisesi yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilen seminerin açılış törenine katılan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 81 ildeki fen liselerinin yöneticileri ile bir arada bulunmaktan mutluluk duyduğunu belirtti.
İstanbul'a yapılan eğitim yatırımlarına ilişkin bilgiler veren Özer, "Göreve geldiğimiz günden bu yana İstanbul'a verdiğimiz eğitim yatırımı bütçe tutarı, 8.9 milyar Türk Lirası. Eğer önceki dönemlerde yapılan yatırımlarla bir mukayese ederseniz en fazla yatırımın yapıldığı bir 8 aya tanıklık ediyor İstanbul... Bu, 8.9 milyarlık yatırım bütçesine İstanbul'a yapacağımız 1000 anaokulu dâhil değil. Yani 10 milyarın üzerindeki bir yatırımla İstanbul'umuzun okul öncesinden liseye kadar tüm ihtiyaçlarını inşallah, 2022 yılı sonu itibarıyla bitirmiş olacağız." dedi.
Fen liselerinin eğitim sisteminde önemli bir yeri olduğunu belirten Bakan Özer, "PISA uluslararası öğrenci başarı araştırmalarında ülkemizi başarıyla temsil eden en önemli liselerimiz, fen liseleri. Her zaman OECD ortalamasının üstünde bir performans sergiliyorlar. Ben, siz değerli yönetici arkadaşlarımızı bu eğitim kurumlarımızda ülkemizin geleceğini inşa edecek gençleri yetiştirmedeki başarılarınızdan dolayı kutluyorum." diye konuştu.
Tanıtım videosunu izlerken maskelerin görüldüğünü, şu an maskesiz toplantıların yapılabildiğini de belirten Millî Eğitim Bakanı Özer, şunları kaydetti: "Mart 2022 tarihinde tüm dünya, öngörülemeyen bir salgınla yüz yüze geldi. Tüm sektörler bundan etkilendi. En fazla etkilenen sektör, eğitim sektörü oldu. Ülkelerin en kalıcı ve sürdürülebilir sermayesi beşeri sermayedir. Tüm kaynaklar tükenir ama insan var olduğu müddetçe o ülkenin, o toprağın bir iddiası vardır ve ülkeler değişik dijital platformlarla öğrencinin yanında yer almaya başladılar. Biz de bir buçuk yıllık sürede EBA dijital platformu ile öğrencilerimizin yanında yer almak için Bakanlık olarak büyük çaba sarf ettik ama bir şey, çok açık şekilde görüldü. Okullar sadece bilişsel eğitimin yapıldığı mekânlar değildir. Okullar; çocuklarımızın, gençlerimizin akran eğitimini yaptıkları, birlikte kültür sanat spor etkinlikleri yaptıkları, psikososyal gelişimlerini tamamladıkları ve toplumdaki eşitsizliklerin mümkün olduğu kadar minimuma indirildiği mekânlardır. Öğrencilerimiz, 1,5 yıllık tüm bu desteklere rağmen bu imkânlardan mahrum kaldılar ve en fazla mahrum kalanlar da bu imkânlara en fazla ihtiyacı olan dezavantajlı kesimdi. Onun için 6 Ağustos'taki devir teslim töreninde göreve başladığım zaman söylediğim cümle şu oldu: Okulları açmak için vakaların sıfırlanmasını beklemeyeceğiz. Gerekli önlemleri alarak okulları açık tutacağız. Sağlık Bakanımızla, Bilim Kurulumuzla yaptığımız toplantıda 'Okullar ilk açılacak, son kapatılacak olan yerlerdir.' dedik. Sonra dedim ki 'Okulların açık kalması bir millî güvenlik meselesine dönüşmüştür.' Gerekli önlemleri alarak bu süreci başarılı bir şekilde nihayetlendirdik. Ben emeklerinizden dolayı hepinize şükranlarımı sunuyorum.
Biz bir arada olursak kurallara riayet ederek, Allah göstermesin, başka salgınlar olduğu zaman da okulları açık tutarak okulların en güvenli mekânlar olduğunu ispat edebiliriz ve bunu ispat ettik. Emin olun okullar yüz yüze eğitime devam edemeseydi Türkiye, bu şekilde hızlı normalleşemezdi. Bizim eğitim sistemimiz; 18 milyon öğrencinin, 1.2 milyon öğretmenin yer aldığı 20 milyonluk devasa bir sistem. Bu sistemle destekleyici mekanizmaları normalleşmeden Türkiye'de diğer sektörlerin normalleşmesi mümkün değildi. Onun için siz sadece eğitimle ilgili değil, Türkiye'nin normalleşmesi ile de çok önemli bir katkı sağladınız. Hepinize minnettarım."
Bakan Özer çok mütevazı bir katkı olarak birinci dönemin sonunda tüm öğretmenlere başarı belgesi gönderdiklerini, inşallah, Bakanlık olarak bu dönemin sonunda da yine göndereceklerini paylaştı.
Eğitimde son 20 yılda çok büyük bir dönüşüm yaşandığını vurgulayan Bakan Özer; gelişmiş ülkelerin 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yakalamış oldukları eğitimde kitleselleşme başarısını, Türkiye'nin 70 yıl gecikmeyle 2000'li yıllarda tamamlayabildiğini söyledi.
2000'li yıllarda ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 44'ler seviyesindeyken bugün bu oranın yüzde 90'ı geçtiğini hatırlatan Bakan Özer, 5 yaşta yüzde 14 olan oranın ise yüzde 90'ı aştığını, yıl sonunda yüzde 100'e ulaştırma hedefi koyduklarını ifade etti.
"Türkiye, eğitim seferberliğini kalite odaklı bir şekilde başarmıştır"
500 bin öğretmenin olduğu bir eğitim sisteminden bugün 1.2 milyon öğretmeni kapsayan bir sisteme gelindiğini söyleyen Bakan Özer, mevcut öğretmenlerin yüzde 75'inin son 19 yılda atandığını belirtti. Özer, okullaşma oranı artırılırken öğretmen başına düşen öğrenci sayısının da düşürüldüğünün altını çizerek kitleselleşme ve evrenselleşmenin kalite odaklı bir şekilde yürütüldüğünü kaydetti.
Özer sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye, 20 yıla sığdırılamayacak devasa eğitim seferberliğini kalite odaklı bir şekilde başarmış bir ülkedir. Bunun mimarı da gerçekten şu 8, 9 aylık Bakanlık döneminde çok yakinen şahit olduğum eğitimle ilgili her konuda, her türlü zor koşullara rağmen fedakârlıkla destek olan, bütçelerde en büyük payı ayıran Sayın Cumhurbaşkanımız. Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza bu milletin evlatlarına vermiş olduğu desteklerden dolayı en içten şükranlarımı sunuyorum. Bu evrenselleşme sürecinden en fazla faydalanan iki kesim oldu. Birincisi kızlar ve kadınlarımız. 2000'li yıllarda ortaöğretimde kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 38 civarındaydı, şu anda yüzde 88'ler civarında. Son 19 yılda eğitimde kitleselleşme yaşanırken kız çocuklarının eğitime erişimiyle ilgili tüm problemlerini çözmüş bir ülke konumundayız. Ülke artık başka şeyler konuşuyor. İkinci olarak bu sürecin avantajlı kesimi, sosyoekonomik olarak dezavantajlı vatandaşlarımız oldu. Tüm vatandaşlarımızın çocuklarına eğitimde fırsat eşitliği sağlamak için tüm eğitim kademelerine erişimi kolaylaştırıyoruz. Toplumun çok daha demokratik, çok daha sosyal adalet temelli bir şekilde gelişmesi yönünde eğitim mekanizmalarıyla her türlü desteği sağlamış oluyoruz ve bu büyümede özellikle öğretmenlerin dağılımına baktığınız zaman kadınların çok daha fazla öğretmen olarak istihdam edildiklerini görüyoruz. 2000'li yıllarda 500 bin öğretmenin yaklaşık yüzde 39-40'ı kadın öğretmenlerimizden oluşurken bugün 1.2 milyon öğretmenin yüzde 60'ı kadın öğretmen. İnşallah biz de Bakanlık olarak daha önceden de açıkladığım gibi kadın öğretmenlerimizi artık yönetici pozisyonunda daha çok görmek için pozitif ayrımcılık yapmaya başladık."
Eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için bir taraftan okul öncesi eğitimin yaygınlaşması, diğer taraftan okullar arasındaki imkân farklılıklarını azaltmak, ihtiyacı olan okula daha fazla yatırım yapmak için tüm kaynakları seferber ettiklerini belirten Özer, Temel Eğitimde 10.000 Okul projesinin bunun bir yansıması olduğunu belirtti. Bakan Özer proje kapsamında temel eğitimde nispeten dezavantajlı 10 bin okula ilave kaynak sağlayacaklarını duyurdu.
Öğretmen eğitimi alanında paradigma değişimi
Öğretmen eğitimi alanında da çok önemli bir paradigma değişiminin yaşandığını belirten Bakan Özer, öğretmen eğitimlerinin merkezi olarak planlanması yönteminden inisiyatifin yerele ve okullara bırakıldığı bir sürece geçildiğini kaydetti.
Öğretmenlerin hangi alanda eğitime ihtiyaç duyduğunu merkezi olarak planlayabilmenin mümkün olmadığını belirten Özer, okul temelli mesleki gelişim programını başlattıklarını söyledi. Bakan Özer, öğretmen eğitimi alanında ikinci değişikliğin ise sistemdeki iyi uygulamaların görünürlüğünü artırmak için başlatılan öğretmen ve yönetici hareketlilik programı olduğunu kaydetti.
"Bizim eğitim sistemimiz çok güçlü"
TIMSS, PISA gibi uluslararası araştırmalara bakıldığında Türkiye'nin çağ nüfusundaki öğrenci sayısı artmasına karşın her döngüde puanını en fazla artıran ülkelerden biri olduğunu anımsatan Özer, Türk eğitim sisteminin çok güçlü bir sistem olduğunu vurguladı.
Öğretmen eğitimi alanında mesleki gelişim topluluklarının da devreye alındığını belirten Bakan Özer, mesleki gelişim bütçesinin de 35 kat artırıldığını belirtti. Bütçenin 8.9 milyondan 2022 yılında 82 milyon liraya çıkarıldığını kaydeden Bakan Mahmut Özer, bunun 210 milyon lirasının sadece okul temelli mesleki gelişim eğitim programına aktarılacağını, bu rakamın da artacağına inandığını belirtti.
Bu sürece odaklanıldığında öğretmenlerin de eğitimlere daha fazla teveccüh gösterdiğini söyleyen Özer şunları kaydetti: "2020 yılında Bakanlığın düzenlediği eğitimlere katılan öğretmen sayısı yaklaşık 1.2 milyonken 2021 yılında 2.9 milyona çıktı. 2022 yılındaki hedefimiz her öğretmenin en az 120 saat eğitim alması. Bunu başarabilir miyiz başarabiliriz."
Öğretmenlere mesleki ve kişisel alanda destek sağlarken yöneticilerin de unutulmadığını belirten Özer, "Okul yöneticileri, okullarımız bizim her lokasyondaki sancaklarımız. Bizi temsil eden sizlersiniz. Sizler ne kadar güçlüyseniz biz o kadar güçlüyüz. Bir eğitim politikası okula yansımadığı, siz onu içselleştirmediğiniz sürece retorik olarak kalmaya mahkum. Her türlü desteği verdiğimiz zaman okullarımız çok daha güzel ortamlar hâline gelecek. Bugünkü seminer bir başlangıç. Bundan sonra sosyal bilimler lisesi, Anadolu lisesi tüm okul türlerindeki yöneticilerimizle hemhal olacağız. Geçmişle geleceği köprüleyerek yeni bir yol haritası çıkarabilir miyiz onu tartışmak, yöneticilerimizle dertleşmek istiyorum." dedi.
Programa katılan Prof. Dr. Kemal Sayar ve Doç. Dr. Osman Sezgin ile yönetici eğitim programlarına ilişkin süreci organize eden tüm çalışma arkadaşlarına teşekkür eden Özer, seminerler serisinin başarılı geçmesini diledi.